My Melody Crying

16 Şubat 2015 Pazartesi

Kore'de Kırmızı Gün,Beyaz Gün be Siyah Gün



Merhaba! Malum geçtiğimiz gün sevgililer günüydü. Buna istinaen bugünkü yazımda Kore'de sevgililer günü nasıl kutlanır konusundan bahsedeceğim.

Öncelikle Kore'de Sevgililer gününde ERKEKLER KIZLARA HEDİYE VERMEZ! Bayanlar sevgililerine ya da hoşlandıkları erkek arkadaşlarına çikolata verirler. Bu günün en güzel ve en sembolik hediyesi çikolatadır.Kore'de genellikle kızlar kendi ellerinde yaparlar çikolataları değişik kalıplarla şekiller vererek. Fakat son zamanlarda bu listeye pahalı hediyelerde eklenmiş durumda. Koreliler pahalı hediyelere ekstradan önem veriyorlar ve bana ilginç gelen bir şeyi söylemek istiyorum. Bazı Koreliler Pahalı bir hediye alıp verdiklerinden herhangi birine bunu ne kadar pahalıya aldığını da dile getiriyorlar :D Bizde hediyenin ucuzu, kalpten geleni makbuldür ve fiyat asla söylenmez halbuki. Bu da küçük bir anekdot olsun sizin için. :) 

Sevgilililer gününe KIRMIZI GÜN ( Red Day) diyorlar. Bu nedenle kızlarda buna karşı olarak BEYAZ GÜN (White Day)  isimli günü oluşturmuşlar ve bu gün 14 MART tarihinde kutlanıyor. Bunun haricinde sevgililer olmayan kişiler ise Black Day ( Siyah Gün) adını verdikleri günü 14 Nisan'da kutluyorlar ^^


Araştırmalara göre Koreli erkeklerin sadece %7si çikolata almayı sevdiklerini söylerken diğerleri ise kız arkadaşlarının onlar için yemek pişirmesini ve büyük bir çoğunluğu ise öpücüğün yeterli olduğunu söylemiş. 



14 Mart'da kutlanan beyaz günde ise bu sefer erkekler bayanlara hediye alıyorlar. Beyaz gün, Japonya, Kore,Çin ve Tayvan'da belirgin bir şekilde kutlanıyor. İlk kez Japonya'da 1978 yılında kutlanmış. Bu tür günlerde marketlerde ve mağazalarda çok çeşitli hediyeler ve hediye setleri bulabilirsiniz. Kore'de o kadar çok güzel mağaza var kii.... Hele bu tür günler baskın bir şekilde kutlandığı için hediyeler çok güzel. Kızlar genellikle kendi yaptıkları veya aldıkları çikolataları vermeye tercih ederken erkekler ise genellikle kutular içinde şekerlemeler ve lolipoplar vermeyi tercih ediyorlar.


Sadece Kore'de kutlanan Black Day yani Kara Gün ise sevgilisi olmayan kişiler için 14 Nisan'da kutlanan bir gün. Beyaz gün ve kırmızı günde hediye almamış olan yani sevgilisi olmayan kişiler bu tarihte toplanıp birlikte toplanıp JAJANGMYEON yiyorlar. ( Bir tür Kore yemeği). 
Veya bu günlerde jajangmyeon yeme yarışması yapılıyor. 




Ben her ne kadar bu tarz günlerin sadece satış üzerine kurulduğunu düşünsem de yine de hoşuma gidiyor hediye alıp vermek ve ya küçük sürprizler.Kore'de sevgililer gününü sadece kızların kutlandığını öğrendiğimde bunu çok garip bulmuştum :D Ama yapacak bir şey yok her ne kadar White Day'i de kutlamak istesemde Kyuhyun sadece Kırmızı günü kutluyor ve söylemedi de böyle günlerin olduğunu. Araştırıp tek tek buldum :D hehe şakası bir yana her hediye işin bahanesi her şeyin gönülden ve samimi olması önemli ve birarada mutlu olmak :) 
Bu arada jajamyeonun nasıl bir yemek olduğuna bakmak için aşağıdaki linke tıklayınız :) 



Aslına bakarsanız Her ayın 14'ü Koreli sevgililer için değişik bir özel gün.Ben bunun biraz abartı olduğunu düşünüyorum.İnsanları kalıplara sokmak ve kutlama yapmak zorunda bırakırcasına :/ Eğer diğer günleri ve önemlerini merak ediyorsanız burada,öğrenmek için sayfamda, takipte kalın. ( My Pink Kimbab by Bollyprincess) adlı facebook sayfamı takip ederseniz ve ya Instagram sayfamı her haber yayınladığımda kolaylıkla bundan haberdar olabilirsiniz ^^


Sevgiler...



8 Şubat 2015 Pazar

Etude House'a olan aşkım~

1966 yılında kurulan ve Güney Koreli bir kozmetik markası olan Etude House'a aşkımı burada itiraf etmek istiyorum ^_^
Kore'ye gitmeden önce internet sayfalarında gördüğüm, iç geçire geçire baktığım ama Türkiye'de satılmadığından dolayı alamadığım ETUDE HOUSE ürünlerini Kore'ye gider gitmez koşa koşa mağazasına girip talan ettiğim dakikaları anımsıyorum şu an. Zavallı Kyuhyuncuğumu unutup da nasıl alış veriş yapmıştım, her şeyi koklayıp, her şeyi denemiştim :D 
Mağazanın dıştan görünümü prenses evi gibi yapılmış. Ben önünde durup bin tane fotoğraf çekinmiştim.
Ben ilk Myeongdong'daki şubesine gitmiştim. Kapısının önünde indirimde olan ürünlerin bulunduğu standlar ve Çince, Korece ve İngilizce konuşan ve sample yani örnek dağıtan satış danışmanları vardı. Sanıyorum ki bu Çince konuşan satış danışmanlarıda Çinliydi. Myeongdong'da her kozmetik mağazasında olduğu gibi Etude House'da çok kalabalıktı. Çok fazla Çinli müşteri vardı ve bu müşteriler toptan bir şekilde alıp kocaman çantalarına dolduruyorlardı. Sanıyorum ki Çin'e götürüp bunun ticaretini yapıyorlar. Çünkü başka ülkelerde pahalıyken Kore'de bu kozmetik ürünleri ucuz. Çünkü çok fazla alternatif var. Mağazaların dış görünümü kadar içi ve ürün paketleri de çok can alıcı. Hayalim Türkiye'de böyle bir yer açmak. ^_^

Ben Kore'ye gittiğimde paramın büyük bir çoğunluğu ile kozmetik alışverişi yaptım. Özellikle de Etude House'dan. Fiyatlar Kore para birimine göre fazla pahalı değil. Seul'de bulunduğum süre boyunca her gün bir Etude House mağazına girdim. İçerisindeki atmosfer bile insanı mutlu yapmaya yetiyor ve sizi Hoşgeldiniz Prensesim diye karşılıyorlar. İnanılmaz değil mi? ^_^ 


Her ne kadar ben Etude House diye yanıp tutuşsamda Kore'de aldığım bilgilere göre bu markaya küçük kızlar daha bir rağbet gösteriyorlarmış. Orta yaşlı ya da genç bayanlar daha çok Avrupai tarzda  daha pahalı markalara yöneliyorlarmış. Ne yapalım yani Türkiye'de böyle tatlı şeyler vardı da biz mi rağbet göstermedik -_- :))

Eğer yolunuz Kore'ye düşerse muhakak Etude House'a uğramadan gelmeyin ^_^



Merhaba, 

Benim adım Nurbanu. Bollyprincess adı altında kendi blog yazarlığımı yapıyorum. ~~~

Bollywood 'u çok sevdiğim için Bolly kısmını ve bazı samimi arkadaşlarımın bana prenses lakabı takmasından dolayı princess kelimesini alarak birleştirdim ve ismim bollyprincess oldu ^_^

Gerçek hayatımda pembe ve tatlı şeyleri çok seven bir insan olaraktan tatlı ve güzel şeyleri edinmeyi çok severim. Hatta pembe beni mutlu eder. Çünkü pembe hayalin rengidir. hehe :) 

Blog açmamın nedenlerinden biri ise kendimi biraz olsun yansıtabilmek ve etkileşimde bulunup kendi ışığımı yansıtmak. :'')

Blogumda ise genellikle Kore markası olan ürünlerin yorumlarını, deneyimlerimi, gittiğim ülkeleri, modayı ve Hint filmleri ve bu tarz tatlı şeylerin yorumlarını bulacaksınız ^_^

Benimle iletişime geçmek isterseniz:

Facebook Hesabım: https://www.facebook.com/nurbanu.zafer
Instagram Hesabım: bollyprincesss (3 adet "s" ile)

Blogumda daha fazla takipçiye ulaşmak için hem İngilizce hem Türkçe olarak paylaşımlarımı sunmayı düşünüyorum.

Ziyaretiniz için Teşekkürlerrr! ^^

Hello guys!

I am Nurbanu from Istanbul and under the name of "Bollyprincess" I become a writer on my own blog ^_^
Since I love Bollywood I cut the first five letters of Bollywood and combined that letters with princess because my close friends call me princess as a nickname and there you go, my blog name has become: Bollyprincess lol ^^
I blog because I would like to reflect my own world and sharing my ideas with you. :'') As a person I like pink and cute things. Therefore, I own cute and pretty things. I like pink and it makes me happy because pink is the colour of dreamy world. hehe ^^
On my blog you will see generally Korean Cosmetic reviews, the places that I have been, my experiencess, fashion and Indian movie reviews. 


Thanks for your attention,

If you want to contact with me check the links below:

My Facebook: https://www.facebook.com/nurbanu.zafer
My Instagram: bollyprincesss (put 3"s")





















Copyright © 2015 Bollyprincess. All rights reserved

6 Şubat 2015 Cuma

Kore Şirketi'ndeki İş Deneyimim! :)

Merhabalar Arkadaşlar,

Bu benim ilk yazım olacağı için biraz gerginim. :) Uzun süredir kendimi, gördüklerimi, kendi dünyamı anlatabileceğim ve paylaşımlarda bulunmak istediğim bir blog açmak istiyordum. O nedenle  kendi lakabım olan "Bollyprincess" adlı isimle bir blog açtım. Lakabımın anlamını daha sonra açıklayacağım ;)


İşte başlıyoruz:

Belki bir çoğunuz biliyordur  2013 yılında İstanbul-Gyeongju Dünya Kültür Expo'su yapıldı. Bu organizasyonun bel kemiklerinden biri olan özel bir Kore firmasında ofiste çalıştım. 

Öncelikle bir arkadaşım böyle bir ilanı internette görüp bana haber vermesi üzerine verilen adrese CV'mi gönderdim ve daha sonra beni mülakata çağırdılar. Mülakatta şirketin sahibi ve diğer bir organizasyonunun başkanlığını yapan beyefendi benimle toplu mülakat gerçekleştirdiler. Mülakata kamera çekimi eşliğinde İngilizce ve Türkçe olarak gerçekleştirildi ve görüşme biter bitmez benimle görüşme yapıp anlaşma yaptılar ve böylelikle Kore firmasında çalışma serüvenim başlamış oldu. Neler yapmadım kiiii o şirkette? Patron ile birlikte iş görüşmelerine gittim, çeviri ve tercümanlık yaptım, Korece bilen işe alınacak asistanlarla mülakat yaptım, anlaşma hazırladım, ilgili firmalar ile görüşmeler düzenledim,pazarlıklar yaptım, Koreli patronun takvimini hazırladım ve daha sayabilirim sanırım. He birde o kadar asistanın tripleri ve dedikoduları ile uğraştım. Oppa Oppa diye dolaşıp işlerini aksatan kızlar da cabası. Neyse,ilk bir ay çok iyiydi. Çünkü Türk bir beyefendi ile çalışıyordum ve Ramazan olduğu için erken çıkmama, orucumu açmama müsaade ediyordu. Fakat ikinci ay Koreliler ile aynı ofise geçtim. Ofiste sadece iki Türk'tük. İki ay boyunca hiç tatil yapmadan çalıştım. Kimi zaman günde 14 saat kimi zaman daha fazla kimi zaman biraz daha az. Korelilerin çalışma sistemi çok ağır. Bir boş görmeye dursun seni patron hemen bir iş için emir veriyor. Emir diyorum çünkü Türk ve Koreliler arasında tabi ki ayrım yapıyordu patron. Genç olmam onun emir cümleleri ile konuşması için ikinci bir neden zaten. Diğer bir ayrımcılığa şöyle örnek vereyim. Korece bilen Türkler şakır şakır Korece konuşurken ve ilgili bölümlerden mezun ya da Korece eğitim almış insanlarken Türkçeyi çay pat hatta konuşamayanlar dahi bazı torpillerden dolayı işe alınıp Koreceyi çatır çatır konuşan ve bazı Korelilerden daha çok iş yapan biricik Türk asistanlarımızdan daha fazla maaş aldılar. Dediğim gibi organizasyon üzerine bir iş olduğu için çalışma saatleri çok belli olmuyordu. Ertesi günü işe 9'da gitmeyi beklerken patron seni sabahın köründe arayıp herhangi bir dosyayı o anda hazırlamanı veya göndermeni bekleyebiliyor. Ya da işten belirli bir saatte çıkmayı beklerken patron alıp seni toplantıya götürebiliyor :(  Başlarım böyle işe diyebilirsiniz arkadaşlar ama inanın Kore şirketlerinde genel anlamda iş böyle dönüyor. İşten bir kaç sefer çıkmayı düşündüm ama benim kafamı dağıtmam lazımdı ve içimden bir ses çıkmamam gerektiğini söylüyordu. Ofisteyken hastaneden komada yatan babaannemin vefat haberini almak beni o kadar yıkmıştı kiiii bu acıyı hiçbir söz ifade edemez diye düşünüyorum. 20 yıldır beraber yaşadığım, hayatımın kahramanlarından biri olan bir canı kaybetmek o kadar koyuyor ki insana. Bağıra bağıra ağlayarak o sokaklarda taksi aradığım günü sanırım hiç unutamayacağım. Cenaze için Konya'ya gittik ve Koreli biricik patronum hemen aradı beni. Önce bir başsağlığı dileyip sonra işe gelip gelemeyeceğimi sordu. Bir kaç gün içerisinde anca işe dönebileceğimi söyledim. İki gün sonra beni arayarak hemen  işe gelmemin zaruri olduğunu söyledi aksilik bu ya araba Bolu yolunda bozuldu dönerken ve Otobüs ile dönmem gerekti. Dönmem gereken saatten daha geç saatte İstanbul'a döndüm. Bu süreç içerisinde tabikii patronum ve diğer Koreli çalışan beni 10000 kez aradı ne zaman geliyorsun diye? :( İçimdeki acıyı mı bastırmaya çalışayım  bu kişilerin ruhsuzca kurduğu cümlelere mi bilemedim o anda. Ama çıkamadım o işten neden bilmiyorum. Şimdiki aklım olsa ve karakterim gereği yakarım gemileri ama o an bir şey beni durdurdu. 2'de İstanbul'a döndüm ve 3'te beni patronum işe çağırdı. Ben de acil diye koşa koşa gittim ve bir baktım ki iş falan yok. Adam sadece yarın gelmelisin şöyle böyle diye keyfine çağırmış. Hadi gel buradan yak. Suratımda yanaklarıma kadar inmiş morluklarla, 3 gün kadar uykusuz sadece şekerlemelerle geçinen bir vücut ile koşa koşa gitmiştim halbuki. Neyse sonra yemek ısmarladı beni güldürmeye çalıştı falan :D Tabi ki şu ana kadar negatif şeylerden bahsettim fakat güzel,pozitif anılarımda oldu. Bütün dosyalar, Türkiye ayağıyla ilgili her şey benim elimdeydi. İster istemez bağlıydılar bana ve bu nedenle işten çıkacağım dediğimde biraz daha kibar davranmaya çalışıyordu patronum. :D  Ama orada Türkiyeyi temsil ediyordum. Bu benim için büyük bir sorumluluktu tabi. Çok güzel anılarım geçti. Ofisteki bazı Koreliler İngilizce veya Türkçe konuşamasalar bile benimle iletişime geçmeye çalışıyorlardı hahah :D Hatta bir tane ajusshi bana Music Bank için ücretsiz bilet vermişti. O da bir dahaki yazıma artık ;) 
Dediğim gibi Koreliler çok çalışıyorlardı. Doğru düzgün yemek ve çay molası vermeden fakat şöyle söylemeliyim Türkler az sürede hem çay hem yemek molası verip onların o sık çalışmalarıyla tamamladıklarını daha kısa sürede tamamlıyorlardı. Gördüm, yazıyorum arkadaşlar. :) Belki diğer Kore şirketlerinde ortam daha farklıdır, bilemiyorum. He birde, iki sefer patron ve diğer yetkililer yaptığı hataları kapamak için benim üzerime atıp bir ton yalan uydurmuşlardı en büyük baş bunları azarlamasın diye beni kurban ilan edip pabo pabo diye bağırmışlardı. Asla affetmeyeceğim onları böyle iftira edip hakkımı yedikleri için. Ama dediğim gibi edindiğim arkadaşlıklar, geçirdiğim vakit, gördüğüm yeni şeyler ve aldığım sorumluluk ve deneyim yine de bu negatif şeylerin azalmasını sağlıyor. Üzüntülerimi unutmaya çalışıp, aklımı dağıtmaya çalıştım. KBS ile röportaj bile yaptım haha :D Çevrem genişledi, Korecem gelişti, deneyim kazandım, bir kültürü ve o külütürün insanlarını yakından tanıdım ve bütün sıkıntılarıma destek olan onunla tanıştım orada <3 Kore'den ofise ilk geldiği günden beri sıkıntılarımı azaltıp, yaralarımı onarmaya çalıştı. Sanırım içimden işten çıkmamı engelleyen his oydu :) He bu arada Koreli patronum bonkördü bana çok güzel yemekler ısmarladı. Arada arayıp sorar, sağolsun.:D 


Arkadaşlar, yazımı buraya kadar okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Yorumlarınızı, sorularınız bekliyorum ^_^
Dediğim gibi Koreliler ve Kore şirketleri filmlerde, dizilerde gördüğünüz gibi değil. Bunu unutmayın ^^ Gerçekten iyileri de var çıkarlarını düşünüp, vefasız olanları da var. Ben dostluğumu  hala devam ettirdiklerim arkadaşlarla ve vefasız olanları ile de tanıştım elbet. Siz siz olun vatandaşlıkları ile değil karakterleri ile onları ölçüp biçin. Benden bu kadar. Görüşürüz :) :3 ^_^